Marmara Denizi Ölüyor! Son Tarih: 2030
Marmara Denizi’nin yüzeyini aylarca kalın, yapışkan bir deniz salyası (müsilaj) tabakası kapladığında, hem gözlerimiz hem de burnumuz bu felaketi unutamayacak şekilde tanık oldu. Trakya Politik tarafından hazırlanan bu özel çalışmada, Marmara Denizi için en kritik viraj olan önümüzdeki 5 yılın ip uçlarını bulacaksınız. İşte önümüzdeki beş yılda yaşanacak olanlar ve Marmara Denizi’nin bir ölüm gölüne dönüşmesinin acı öyküsü…
Adeta bir deniz canavarı gibi suyun üstünü örten bu sümüksü madde, güneş ışınlarını engelleyip denizin altını karanlığa boğdu. Sonuç mu? Fotosentezin durmasıyla su altındaki yaşamın oksijeni hızla tükendi, balıklar ve diğer deniz canlıları kitleler halinde boğularak can verdi.
Çürüyen canlıların kalıntıları bu deniz salyasına karışıp ortamı daha da kötü kokulu ve zehirli bir çorbaya dönüştürdü.
İstanbul’un kıyılarından Balıkesir’in koylarına kadar uzanan bu manzara, bir bilimkurgu filminden fırlamış gibiydi ama ne yazık ki gerçekti. Peki Marmara’nın çığlığı diyebileceğimiz bu felaket neden baş gösterdi ve daha da kötüsü yeniden yaşanacak mı?
Bilimin Ortaya Koyduğu Gerçekler
Uzmanlar, Marmara Denizi’ni saran müsilaj kabusunun üç temel nedeni olduğunu vurguluyor: deniz suyunun ısınması, suyun durağanlaşması ve kirlilik yükünün artması.
İlk iki etken iklim değişikliğinin Marmara’ya dayattığı koşullar – deniz suyu sıcaklıklarının rekor düzeylere çıkması ve rüzgâr-akıntı düzeninin zayıflayarak suyun adeta durgun bir göle dönüşmesi. Üçüncü etken ise insan kaynaklı kirlilik: Yıllardır Marmara ve çevresine deşarj edilen evsel atıklar, endüstriyel atıklar ve tarımsal gübrelerden sızan besin maddeleri (özellikle azot ve fosfor). Bu besleyici maddelerin (nutrient) bolluğu, ısınmış ve hareketsiz suda bir araya gelince denizdeki mikroskobik alglerin çıldırmışçasına çoğalmasına yol açıyor.
İşte müsilaj, bu alg patlamasının ürünü olan şeffaf ve yapışkan bir salgı – bir nevi alglerin stres altında çıkardığı sümüksü ter diyebiliriz.
Bilim insanları 2021’deki büyük salgın sırasında Marmara’dan su, müsilaj ve atık numuneleri toplayarak laboratuvara taşıdı. Yapılan analizler, müsilajın kimyasal ve biyolojik yapısına dair çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Öncelikle, normal deniz suyu hafif bazik karakterdeyken (pH ~8.2), müsilaj tabakası daha asidik bir yapıya sahip (pH ~6.7) olduğu belirlendi.
Hatta deneysel olarak deniz suyuna, tıpkı tarla gübreleriyle karışmış kanal sularında olduğu gibi, azot ve fosfor eklenince suyun pH’ı 7.2’den 7.1’e, müsilajın pH’ı ise 6.7’den 6.4’e kadar düştü
Yani aşırı gübrelemeyle deniz adeta asitleşip elektrik iletkenliği artıyor, yaşam için daha da düşman hale geliyor.
Müsilajın içinde yapılan ölçümlerde çözünmüş oksijenin neredeyse sıfır olduğu saptandı.
Bu da müsilajın bulunduğu bölgede suyun resmen nefessiz kaldığını kanıtlıyor.
Müsilajın Şifresi: Aloe Vera ve Mikroalgler
Analizlere göre Marmara’dan toplanan deniz salyası örneklerinin yapısı büyük oranda organik maddeden (karbon bileşikleri) ve sudan oluşuyor. O kadar ki, bilim insanları müsilajı daha iyi anlamak için kıvamı benzer bir doğal jöle olan aloe vera bitkisinin öz suyu ile karşılaştırdı. Sonuç şaşırtıcı derecede benzer: Aloe vera özündeki jölemsi sıvının % 99’undan fazlası organik karbon ve su; müsilajda da toplam karbon içeriği çok yüksek ve benzer miktarda azot içeriyor.
Tek fark, aloe veradaki organik madde yoğunluğu müsilajdakinden bile fazla – doğa adeta “deniz salyasından daha yoğunu bitkimde bile var” diyor. Bu bulgu, deniz salyasının tamamen biyolojik kökenli bir salgı olduğunu teyit ediyor: Sorumlusu denizdeki algler ve mikroorganizmalar. Gerçekten de mikroskop altında müsilaj incelendiğinde içinin yeşil ve kırmızı alglerle dolu olduğu görülüyor.
Araştırmacılar, müsilajda en çok yeşil alg türlerinin (Stigeoclonium sp.) bulunduğunu, onu kırmızı alglerin (Ceramium sp.) izlediğini raporladı.
Bir miktar da Pleurosigma gibi diyatome (fitoplankton) tespit edildi. Yani Marmara’nın salyası, alglerin tüyleri diken diken eden bir yan ürünü; şartlar normalin dışına çıktığında bu bitkicikler kontrolden çıkıp denizi müsilajla dolduruyor.
Dahası, müsilaj sadece alglerden ibaret değil. İnorganik partiküller ve diğer organik kalıntılar da bu yapışkan madde içinde bolca bulunuyor.
Bu demek oluyor ki Marmara’daki kirlilik ne varsa müsilaj bunları sünger gibi emip bir araya getiriyor. Nitekim laboratuvar sonuçları, müsilajın yoğun görüldüğü bölgelerden alınan su örneklerinde çeşitli metal ve besin elementlerinin normalden çok daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Temiz bir bölgeden alınan deniz suyuyla (S-1 numunesi) müsilajlı bölgeden alınan suyu (S-5 numunesi) karşılaştırdıklarında, kirli bölgedeki suda özellikle fosfor, azot, potasyum, demir, çinko gibi besleyici elementlerin bariz şekilde fazla olduğu saptandı.
Ağır metallerden manganın müsilaj bölgesinde temiz yere kıyasla katbekat yüksek çıkması da dikkat çekti.
Ayrıca 2021 sonrasında Marmara’ya dökülen belli başlı akarsulardan alınan numuneler incelendiğinde manzara netleşiyor: Ne kadar nehir varsa besin yüklü bir çorap söküğü gibi Marmara’ya akıyor. Örneğin, sanayi bölgesi Gemlik’ten gelen derelerde ve Ergene ile beslenen kuzey kıyılarında fosfor ve azot değerleri deniz ortalamasının çok üstünde.
Potasyum patlaması keza; Bandırma, Kurşunlu, Misakça gibi birçok akarsu çıkışında deniz suyuna göre potasyum yükü aşırı yüksek ölçülmüş.
Bu veriler, tarımda kullanılan yapay gübrelerin ve evsel atıkların nihayetinde Marmara’ya karışarak denizin kimyasını değiştirdiğini somut olarak gösteriyor. Marmara Denizi’nin etrafındaki 25 milyon insanın atıkları ve fabrika bacalarının suya döktüğü zehirler, artık denizin kendi kendini temizleme kapasitesini aşmış durumda.
Ekosistem Alarm Veriyor
Denizin yıllardır gizliden gizliye artan kirliliği, 2021’deki müsilaj olayıyla su üstüne çıktı dersek abartmış olmayız. Marmara’nın ekosistemi alarm veriyor. 2021’de müsilajın zirve yaptığı dönemde su sütununda oksijen öylesine tükendi ki, Marmara’nın dip ve ara sularında zaten düşük olan oksijen seviyeleri iyice dibe vurdu. Bilim insanları, Marmara’nın dip sularının tek oksijen kaynağı olan Ege’den gelen su akışının son yıllarda hacim olarak % 5-10 azaldığını belirtiyor.
Yani dipteki yaşam can simidi gittikçe inceliyor. Bazı derin bölgelerde zaman zaman tamamen oksijensiz (anoksik) koşullar oluşmaya başladığı rapor ediliyor.
Oksijen yok olunca mikroplar devreye giriyor; ortamda hidrojen sülfür (H₂S) gibi zehirli gazlar birikmeye başlıyor ve “ölü deniz” dediğimiz durum ortaya çıkıyor.
Kâbus Senaryosu
Karadeniz’in derinlerinde görülen bu ölü bölge olgusu, Marmara için bir kâbus senaryosu.
Nitekim 2021 felaketinin hemen ardından yapılan bir araştırmada, Marmara Denizi’ndeki balık türü çeşitliliğinin yaklaşık % 25 azaldığı tespit edildi.
Dile kolay, her dört balık türünden biri yok olmuş; geri gelmesi belki on yıllar alacak. Diplerde yaşayan bazı türler neredeyse tamamen kaybolurken, ekosistem dengesi altüst oldu. Müsilaj yüzünden balıkçıların ağları jöleyle dolup yırtıldı; sektör milyonlarca lira zarar etti. Turistik kıyılarda insanlar denize giremedi, sahiller temizlik ekipleriyle doldu. Doğa ve ekonomi birlikte boğuldu desek yeridir.
Peki ya şimdi ne olacak? Bilim insanları ve çevre otoriteleri uyarıyor: Eğer bugünden tezi yok önlemler uygulanmazsa, Marmara’nın çığlığı daha da yükselebilir. Aşağıda, müsilaj tehlikesinin bu hızla devam etmesi halinde önümüzdeki yıllarda Marmara’yı bekleyen felaket senaryoları sıralanmıştır. Bu senaryolar, mevcut gidişatın sürmesi durumunda oluşabilecek en kötü gelişmeleri Marmara Denizi ölçeğinde göstermektedir. Özellikle en kötü senaryonun gerçekleşebileceği yıla dikkat çekilmiştir (bilimsel veriler ışığında yaklaşık bir tahmin yapılmıştır).
Felaket Senaryoları (2025–2030)
Yıl | Olası Senaryo (Marmara Denizi) |
---|---|
2025 | Müsilaj Geri Dönüyor: İlkbahar sonu ve yaz aylarında müsilaj yeniden geniş alanlarda görülüyor. Yerel ölçekte balık ölümleri ve kıyılarda koku problemleri artıyor. Balıkçılar avlanmakta zorlanıyor, turizm sezonu olumsuz etkileniyor. |
2026 | Yayılım ve Hipoksi: Müsilaj tabakası daha uzun süre denizde kalıyor ve Marmara’nın daha büyük bölümüne yayılıyor. Yaz sonunda, özellikle derin ve durgun bölgelerde suların oksijen düzeyi kritik eşiklerin altına düşüyor (hipoksik koşullar). Marmara’nın “nefes alma” kapasitesi ciddi oranda zayıflamış durumda, dip yaşamında toparlanamayan kayıplar yaşanıyor. |
2027 | Kronik Müsilaj Dönemi: Müsilaj oluşumu mevsimsel bir olay olmaktan çıkıp neredeyse yılın yarısından fazlasında etkili olmaya başlıyor. İlkbaharda başlayıp sonbahara dek süren bu kronik müsilaj dönemi nedeniyle kıyı ekosistemleri sürekli baskı altında kalıyor. Bazı hassas türler Marmara’da tamamen yok oluyor, biyolojik çeşitlilik geri döndürülemez biçimde azalıyor. |
2028 | Dip Suları Ölüyor: Marmara Denizi’nin dip ve orta sularında oksijen tükenmesi artık kalıcı hale gelmeye başlıyor. Yılın büyük bölümünde 30-40 metrenin altındaki sularda anoksik koşullar oluşuyor. Araştırmalarda derin sularda hidrojen sülfür birikimi gözlemleniyor– bu, denizin alt katmanlarının canlı yaşamına elverişsiz hale geldiğinin alarmı. Marmara’nın belirli bölgeleri şimdiden bir “ölü bölge” görünümünde. |
2029 | Ekonomik ve Ekolojik Çöküş: Müsilaj artık her yıl yeniden eden bir felaket niteliğinde. Balık stokları aşırı düzeyde düşüyor; ticari balıkçılık Marmara’da neredeyse duruyor. Kıyı işletmeleri (plaj, turizm) sezonları iptal ediyor. Ekosistem hizmetlerindeki (balıkçılık, su kalitesi) çöküş, çevre illerde ekonomiye darbe vuruyor. Bilim insanları Marmara’nın iyileşme eşiğini yitirmek üzere olduğu uyarısını yineliyor – geri dönüşü olmayan noktaya tehlikeli şekilde yakınlaşıldı. |
2030 | “Ölü Deniz” Senaryosu: En kötü senaryo gerçekleşiyor. Marmara Denizi’nin ekosistemi büyük ölçüde çöküyor. Dip sular tamamen oksijensiz kaldığı için geniş alanlar hayat barındırmayan ölü deniz haline gelmiş durumdaDeniz suyunda biriken zehirli gazlar (H₂S, amonyak vb.) zaman zaman yüzeye çıkarak kıyıda yaşayan halk için de risk oluşturmaya başlıyor. Balıkçılık faaliyetleri tamamen bitiyor; Marmara’dan ekonomik fayda sağlanamıyor. Bu noktaya gelindiğinde denizi eski haline döndürmek belki on yıllar, belki yüzyıl alacak bir meydan okuma haline geliyor. |
Yukarıdaki tablodaki en karanlık senaryo olan 2030 yılında Marmara’nın “ölü deniz”e dönüşmesi, elbette ki gerçekleşmemesi için var gücümüzle çabalamamız gereken bir kabus. Bilimsel modellemeler, radikal önlemler alınmazsa Marmara’nın derin sularındaki oksijen seviyelerinin her geçen yıl düşmeye devam edeceğini gösteriyor.
Ancak umut hâlâ var: Uzmanlar, bugünden itibaren atılacak adımlarla Marmara’nın kaderini değiştirebileceğimizi belirtiyor.
Çözüm İçin Son Fırsat
Müsilaj belasının asıl tetikleyicisi olan kirlilik yükünü azaltmak, elimizdeki en somut çözüm. İleri biyolojik arıtma tesislerinin hızla devreye alınması, Marmara’ya dökülen atık suların arıtılmadan bırakılmaması gerekiyor.
2021’de açıklanan Marmara Eylem Planı’nda belirtilen 22 madde hâlâ yol haritamız olmayı sürdürüyor. Özellikle Susurluk ve Ergene havzaları gibi yoğun tarım ve sanayi bölgelerinden gelen akarsuların denize ulaşmadan önce temizlenmesi hayati önem taşıyor.
Bazı uzmanlar dere ağızlarında fitoremediasyon (bitkisel arıtım) uygulayarak, suya karışan nitrat/fosfat yükünü bitkilerle azaltmayı öneriyor. Kıyılardaki kaçak sanayi deşarjları ve gemi atıkları sıkı denetim altına alınmalı – zira Marmara bir iç deniz ve kapalı bir havza, dışarıdan aldığı su sınırlı.
Ayrıca bilim çevrelerinde, Marmara’nın su dolaşımını artırmaya yönelik radikal fikirler de tartışılıyor. Örneğin, Karadeniz veya Ege’den Marmara’ya kontrollü şekilde temiz su aktaracak doğal veya yapay su yolları açmak gibi çözümler masada.
Bu sayede denizde bir “karıştırma” etkisi yaratıp durağanlığı kırmak ve kirliliği seyreltmek hedefleniyor. Elbette böyle mühendislik projelerinin ekolojik dengelere olası etkileri iyi analiz edilmeli.
Unutmayalım, Marmara Denizi tarihte sayısız kez kendini yenileme gücünü göstermiş, yüzlerce yıldır medeniyetlere hayat vermiş bir ekosistem. Ancak ona kaldıramayacağı kadar yük bindirdiğimiz aşikâr. Artık deniz bize değil, biz denize uyum sağlamak zorundayız. Müsilaj krizi, Marmara’nın bize yolladığı acil bir SOS sinyalidir – “Beni kurtarın!” diye haykıran sessiz bir çığlık. Bu çığlığı duymazdan gelirsek, birkaç yıl içinde elimizde bir zamanlar mavi olan ama şimdi kahverengi bir ölü denizden başka bir şey kalmayabilir. Bilimin rehberliğinde ve kararlılıkla hareket edersek ise Marmara’nın mucizevi direncine bir şans daha verebilir, gelecek nesillere balıkların özgürce yüzdüğü, tertemiz kıyılara sahip bir deniz armağan edebiliriz.
Felaketin Sinyali Olan Fotoğraflar
- Fotoğraf 1 (Havadan): Marmara Denizi’nde kıyıya vurmuş müsilaj tabakasını yukarıdan gösteren bir uydu görüntüsü. Özellikle 6 Haziran 2021 tarihli Copernicus Sentinel-2 uydusunun çektiği İstanbul kıyıları fotoğrafı bu konuda çarpıcı bir örnektir. (Kaynak: Avrupa Uzay Ajansı, Copernicus Programı, 2021)

- Fotoğraf 2 (Deniz Altından): Deniz altında koloniler halinde yüzen müsilaj parçalarını ve dalgıçları gösteren bir fotoğraf. Haziran 2021’de çekilen ve müsilajın su altındaki boyutlarını gözler önüne seren Anadolu Ajansı fotoğrafları (ör. foto-muhabir Şebnem Coşkun tarafından çekilen görüntüler) kullanılabilir. Bu kareler, deniz dibindeki sümüksü tabakanın canlıları nasıl kapladığını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Kaynaklar
- Yümün, Z.Ü., Kam, E., & Önce, M. (2023). Marmara Denizi’nde Deniz Salyası (Müsilaj) Kompozisyonu Bulguları Işığında Salya Oluşma Nedenleri ve Çözüm Önerileri. Çevre, Şehir ve İklim Dergisi, 2(3), 98-115. (Akademik çalışma – Marmara’daki müsilaj oluşumunun nedenleri ve özellikleri üzerine kapsamlı analiz)
- Varank, F. (2024). Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu Toplantısı Açıklamaları. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 26 Aralık 2024. (Resmi açıklama – Müsilaj oluşum nedenleri ve alınacak önlemler üzerine değerlendirmeler)
- Öztürk, M. (2024). Marmara Denizi oksijensizlikten ölüyor. Independent Türkçe, 28 Aralık 2024. (Köşe yazısı – Marmara’daki oksijen krizini ve olası sonuçlarını bilimsel verilerle ele alan değerlendirme)
- Sarı, M. (2024). Müsilaj sonrası Marmara Denizi’ndeki balık tür çeşitliliği yüzde 25 azaldı. Anadolu Ajansı (AA) – Doğal Yaşam, 07 Haziran 2024. (Haber – 2021 müsilajının balık popülasyonları üzerindeki etkilerini ortaya koyan bilimsel proje sonuçları)
- European Space Agency (2021). Copernicus Sentinel-2 Satellite Image – Sea of Marmara “Sea Snot” Outbreak, 6 June 2021. (Uydu Fotoğrafı – Avrupa Uzay Ajansı Copernicus programından, müsilajın Marmara Denizi’ndeki yayılımını gösteren yüksek çözünürlüklü görüntü)
- Anadolu Ajansı – Şebnem Coşkun (2021). Marmara Denizi’nde Müsilajın Su Altı Görüntüsü, 15 Haziran 2021. (Basın Fotoğrafı – Anadolu Ajansı foto-muhabiri tarafından çekilen, müsilaj tabakasının deniz altındaki yoğunluğunu belgeleyen görüntü)