SOFRAMIZDAKİ ZEHİR: PESTİSİT GERÇEĞİYLE YÜZLEŞELİM
Sebze ve meyvelerle birlikte kimyasalları da yiyoruz: Türkiye’de her üç üründen biri mevzuata aykırı pestisit kalıntısı içeriyor!
Modern tarımın en büyük destekçisi olarak sunulan pestisitler, artık sofralarımızın en büyük tehdidi. Gıdaların üretim aşamasında kullanılan bu kimyasallar, meyve ve sebzelerin yalnızca raf ömrünü uzatmıyor; insan sağlığını, çevreyi ve geleceğimizi tehdit ediyor.
Greenpeace Türkiye’nin son araştırmasıyla bir kez daha gündeme gelen “soframızdaki zehir” meselesi, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. İstanbul’da semt pazarlarından ve marketlerden toplanan 155 gıda örneği analiz edildi; ürünlerin %61’inde birden fazla pestisit kalıntısı bulundu. Dahası, bu örneklerin %43’ü “sonsuz kimyasallar” olarak adlandırılan PFAS maddelerini içeriyordu. Bu kimyasallar doğada çözünmüyor, birikiyor ve kanser dahil olmak üzere birçok hastalığa yol açabiliyor.
GİZLİ TEHDİT: GIDADA KİMYASAL MARUZİYET
Memorial Sağlık Grubu tarafından hazırlanan bilimsel analizlere göre, pestisitler yalnızca akut zehirlenmelere değil, aynı zamanda uzun vadeli sağlık sorunlarına da yol açıyor. Pestisit kalıntılarına maruz kalmak;
- Sinir sistemi bozuklukları,
- Kısırlık, doğum kusurları,
- Hormon bozuklukları,
- Kanser,
- Böbrek ve karaciğer hasarları gibi kronik sağlık sorunlarına neden olabiliyor.
Özellikle çocuklar, gelişim süreçleri nedeniyle pestisitlere karşı çok daha hassas. Bu durum, geleceğin nesillerini tehdit eden bir halk sağlığı sorununu gözler önüne seriyor.
AVRUPA BİLDİRİMLERİNİN ZİRVESİNDE TÜRKİYE
Pestisit kullanımı konusunda Türkiye, Avrupa’nın en çok bildirimi yapılan ülkelerinden biri. Avrupa Birliği Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistemi’ne (RASFF) 2022 yılında Türkiye kaynaklı yapılan 518 bildirimin 311’i, doğrudan pestisit kalıntısıyla ilgiliydi. Bu da demek oluyor ki, Avrupa pazarı için ihraç edilen birçok ürün bile sağlıklı bulunmayarak geri çevriliyor.
Peki ya iç piyasaya sunulanlar?
YETERSİZ DENETİM, BİLİNÇSİZ KULLANIM
Uzmanlara göre, Türkiye’de pestisit kullanımı hem denetim yetersizliği hem de çiftçilerin eğitimsizliği nedeniyle kontrolden çıkmış durumda. Kalıntı analizleri yalnızca sınırlı sayıda ürün üzerinde yapılıyor. Mevcut analizler de çoğu zaman kamuoyuyla paylaşılmıyor. Türkiye’de ruhsatlı 500’den fazla pestisit etken maddesi bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı, Avrupa’da yasaklı.
Bu maddelerin çoğu, sadece zararlıları değil; toprağın yapısını, faydalı böcekleri, arıları ve biyoçeşitliliği de yok ediyor.
ÇEVRESEL YIKIM: TOPRAKTA, SUDA, HAYATTA
Pestisitler yalnızca insanları değil, toprağı ve su kaynaklarını da tehdit ediyor. Toprağa karışan bu kimyasallar, uzun yıllar boyunca etkisini sürdürüyor. Yeraltı sularına karışarak içme suyu kaynaklarını da kirletebiliyor. Arı popülasyonlarındaki ciddi düşüşün ardında da pestisitler yer alıyor.
Ekolojik dengeyi alt üst eden bu tablo, sadece bugünü değil, geleceği de tehlikeye atıyor.
TÜKETİCİ NE YAPABİLİR?
Peki, biz tüketiciler bu tehdide karşı ne yapabiliriz? Uzmanların önerileri şöyle:
- Meyve ve sebzeleri akan su altında iyice yıkayın.
- Yapraklı sebzelerin dış katmanlarını ayıklayın.
- Mümkünse kabuklarını soyun.
- Güvenilir üreticilerden, organik ürünleri tercih edin.
- Yerel pazarlarda üreticiden doğrudan alışveriş yapın.
- Balkon ya da bahçede kendi ürününüzü yetiştirmeyi deneyin.
DENETİMLER ARTIRILMALI, ŞEFFAFLIK SAĞLANMALI
Uzmanlara göre, çözüm yalnızca bireysel önlemlerle sağlanamaz. Gıda güvenliğini sağlamak için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetim mekanizmalarını güçlendirmesi, analiz sonuçlarını kamuoyuyla paylaşması, yasaklı etken maddeleri iç piyasadan tamamen çekmesi ve çiftçileri biyolojik mücadele ve organik tarım konusunda teşvik etmesi gerekiyor.
Tükettiğimiz her lokma, sadece besin değil; bazen de kimyasal bir risk taşıyor. Bu riskin farkına varmak, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluk. Soframızdaki zehirle mücadele, sağlıklı bir gelecek için şart.