Toprağımızı Vermiyoruz: Muhalefet ve Yaşam Savunucuları Anayasa Mahkemesi Önünde!
Zeytinlikleri, meraları ve ormanları madencilik faaliyetlerine açan yasa teklifine karşı Türkiye’nin dört bir yanından gelen milletvekilleri, partiler ve çevre inisiyatifleri Anayasa Mahkemesi önünde buluştu. On iki siyasi parti ve bağımsız vekillerin imzasıyla yapılan başvuru için “Bu yasa, doğayı sermayeye peşkeş çekmenin adıdır” denildi.
Ortak İtiraz: “Bu Yasa Bir Yıkım Yasasıdır”
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, farklı partilerin ortak imzasıyla 260’a yakın milletvekilinin Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu duyurdu. Günaydın, “Bu yasa sadece Akbelen’deki zeytinlikleri değil, ülkenin tüm meralarını, ormanlarını ve tarım alanlarını tehdit ediyor. ÇED süreçlerini ortadan kaldırıyor, acele kamulaştırmayı olağan hale getiriyor. Bu Türkiye’nin ekosistemini geri dönüşsüz biçimde yok edecek bir süper izin yasasıdır” dedi.
“Doğa Olmazsa Yaşam Olmaz”
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit, eylemde yaptığı konuşmada doğa mücadelesinin halkın varlık mücadelesi olduğuna dikkat çekti:
“Eğer zeytin olmazsa, eğer su olmazsa, yaşam da olmaz. Bu yasa birkaç şirketin rantı için çıkarıldı. ÇED halkın söz hakkıydı, onu da ortadan kaldırdılar. Ancak halkın itirazı büyüdükçe sonuç alacağız. Bu talan yasasına asla razı olmadık, olmayacağız.”
“Sermayeye Peşkeş Çekilen Bir İmtiyaz Yasası”
Gelecek Partisi, Deva ve Saadet Partisi vekillerinden oluşan Yeni Yol Grubu adına konuşan Selçuk Özdağ, düzenlemeyi “sermayeye peşkeş çekme yasası” olarak niteledi. Özdağ, “Bu yasa bir tekelleşme yasasıdır. Sayıştay’ı, ÇED’i, parlamentoyu devre dışı bırakarak sermayeye sınırsız yetki veriyorlar. Ancak keser döner, sap döner; bir gün sandık döner” sözleriyle tepki gösterdi.
“Toprağımız, Havamız, Geleceğimiz Bizimdir”
Demokrat Parti Milletvekili Haydar Altıntaş ise kanunun halkın vicdanında meşru olmadığını belirterek, “Milletin vicdanında karşılık bulmayan kanunlar ancak zorbalıkla uygulanır. Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vererek bu yanlışa ‘dur’ demelidir” dedi. Yeniden Refah Partisi Milletvekili Doğan Bekin de çevre ve toprak mücadelesinin bütün partileri bir araya getiren hayati bir mesele olduğunun altını çizdi.
“Sömürge Yasasına Karşı Direniş”
Emek Partisi adına konuşan İskender Bayhan, yasanın maden ve enerji tekellerine ayrıcalık sağladığını söyleyerek, “Bu ülkenin zenginlikleri Kanadalı, Amerikalı, Avrupalı tekellere peşkeş çekiliyor. Ruhsatlar iptal edilmeli, kamu yararı esaslı bir enerji politikası benimsenmelidir” dedi.
Türkiye İşçi Partisi temsilcisi Talia Aydın ise “Bu mücadele en çok gençler için önemli. Çünkü zeytin, su, toprak demek, gelecek demektir” diyerek gençliğin direnişteki rolünü vurguladı.
Sol Parti: “İnce Memedler kazanacak”
Sol Parti adına konuşan parti sözcüsü İknur Başar, söz konusu düzenlemeyi “emperyalist tekellere ve şirketlere teslimiyet” olarak nitelendirdi. Başar, “Bu ülkenin sermayeye verecek bir karış toprağı, suyu, ormanı, zeytini yok” diyerek Anayasa Mahkemesi’ni halk, doğa ve yaşam lehine karar almaya çağırdı. Mücadelenin yalnızca hukuki değil, aynı zamanda toplumsal bir direniş olduğuna dikkat çeken Başar, “Eğer halkın lehine karar verilmezse bu ülkenin direnişi kazanacak. Abdi ağalar değil, İnce Memedler; Limaklar değil, Zehra nineler, Hava analar kazanacak” ifadelerini kullandı.
Türkiye İşçi Partisi: “Gençler için yaşam mücadelesi”
Türkiye İşçi Partisi adına söz alan Parti Meclisi üyesi Talia Aydın ise gençliğin kaygılarını dile getirdi. Aydın, “Toprağımız, doğamız, yaşam alanlarımız en çok biz gençler için hayati. Zeytin her derde deva. Ancak biz bugün zeytinimizi işlemek yerine Kanadalı şirketlere altın çıkarmakla kendimizi prangalamış bir ülkeye dönüştük” dedi. Avrupa ülkelerinin kendi tarım ürünlerinden kalkınırken Türkiye’nin doğasını talana açtığını vurgulayan Aydın, Anayasa Mahkemesi’ne seslenerek “Kararlar tümüyle uygulanmalı, bu hukuksuz düzenleme kaldırılmalı” çağrısında bulundu.
Halktan Destek: “Toprağımızı Vermiyoruz”
Toprağımızı Vermiyoruz İnisiyatifi adına yapılan açıklamada, söz konusu yasanın bir “işgal senaryosu” olduğu belirtildi:
“Meralar şirketlere devredilecek, zeytinlikler bir imzayla elimizden alınacak. Köylü toprağından koparıldığında şehirler ucuz iş gücü deposuna dönüşecek. Bu yasa yalnızca insanı değil, tüm canlıları hedef alıyor. Hukuktan vazgeçmeyeceğiz. Anayasa Mahkemesi’nden yürütmeyi durdurma ve iptal kararı bekliyoruz.”
Mücadele Kararlılığı ve Yeni Eylemler
Eylemde konuşanlar 28 Eylül’de Muğla’da yapılacak mitinge ve 26 Eylül’de Artvin’de görülecek Reşit Kibar davasına katılım çağrısı yaptı. KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz Usta, sendikalara seslenerek “Doğa mücadelesi emek mücadelesidir. İşçi cinayetlerini, Soma’yı, İliç’i, Amasra’yı unutmadık. Hep birlikte direneceğiz” dedi.
Son Söz: “Bu Memleket Bizim”
Eylem sloganlarla sona erdi:
“Toprağımızı vermeyeceğiz! Zeytinime dokunma! Yalana, kanana, soyguna son!”
Milletvekilleri ve yaşam savunucuları, Anayasa Mahkemesi’nin bir an önce yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerektiğini vurgularken, mücadeleyi sokakta ve her platformda sürdüreceklerini açıkladılar.