Atatürk hangi takımı tutuyordu?
Yıllardan beri bitmek tükenmeyen bir sorunun yanıtını arıyoruz? Trakya Politik, Atatürk’ün üç büyük futbol kulübünden hangisinin taraftarı olduğunu tanıklıklar ve belgelerle ortaya koyuyor. Bu arayış içerisinde onu spora bakışıyla tanıyacak, belki de taraftarlıktan çok ötesini kendisine yakıştırmasının nedenlerini bulmuş olacaksınız.
Atatürk’ün Spor ve Futbola Bakışı
Trakya Politik – Mustafa Kemal Atatürk, sporu milletin gelişimi ve gençliğin yetişmesinde temel unsurlardan biri olarak görüyordu. Ona göre spor, sadece beden gücünü geliştirmekle kalmamalı, zeka ve ahlakla da beslenmeliydi. 1937 yılında yaptığı bir konuşmada “Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder… Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” diyerek sporcuda aradığı nitelikleri vurgulamıştır. Bu anlayışla Atatürk, gençlere “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” prensibini aşılamaya çalışmış, sporu genç neslin hem fiziksel hem zihinsel gelişimi için gerekli görmüştür.
Atatürk, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte sporun kurumsallaşmasına da önem verdi. 1922’de kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı ve devamında Beden Terbiyesi teşkilatının oluşumunu destekledi. Gençliğin spora ilgisini artırmak için 19 Mayıs’ı Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmasını sağladı. Onun nazarında spor kulüpleri, gençliği kötü alışkanlıklardan koruyup disiplinli ve vatansever bireyler yetiştiren okullar gibiydi. Bu nedenle spor kulüplerine sık sık hitaplarında ve ziyaretlerinde genç sporcuları överek onları motive etti. Atatürk “hangi spor kulübünde, hangi takımda, hangi sporcuda bu nitelikler varsa, ben o kulübün, o takımın taraftarıyım” diyerek aslında takım ayırmaksızın ilke ve erdemin peşinde olduğunu dile getirmiştir.
Sporun bir rekabet aracı olduğu kadar, milli birlik ve beraberliği kuvvetlendiren bir alan olduğunu ifade eden Atatürk, spor ahlakına ve centilmenliğe büyük vurgu yapmıştır.
Farklı Futbol Kulüpleriyle Etkileşimleri ve Ziyaretleri
Atatürk, farklı dönemlerde birçok spor kulübü ile temas kurmuş, bazılarını bizzat ziyaret etmiş ve her birine değer verdiğini gösteren anılar bırakmıştır. İstanbul’un üç büyük kulübü (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray) başta olmak üzere, özellikle Milli Mücadele’ye destek veren veya gençliği spora teşvik eden kulüplere karşı yakın ilgi göstermiştir. Ayrıca İzmir ve Ankara’daki bazı kulüplerle de özel anıları bulunmaktadır. Aşağıda Atatürk’ün çeşitli kulüplerle ilişkileri tarihsel sırasıyla ele alınmaktadır:
Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK)
Atatürk’ün futbol kulüpleriyle ilk teması, genç bir subayken İstanbul’da Beşiktaş semtinde yaşadığı döneme rastlar. Balkan Savaşları sonrasında Selanik’ten İstanbul’a göç eden ailesiyle birlikte 1913-1914 yıllarında Beşiktaş Akaretler’de 76 numaralı evde oturmuştur. Bu ev, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün o dönemdeki antrenman sahasının hemen yanındaydı. Mustafa Kemal, komşusu olan bu sahaya zaman zaman inip Beşiktaşlı gençlerin idmanlarını izlerdi. 1916 yılında Beşiktaş yöneticileri Ahmet Fetgeri ve Fuat Balkan ile sohbet ederken onlara hitaben “Efendiler, sizlerin ve sporcularınızın ciddi çalışmalarını, çeviklik ve maharetlerini zevkle ve ayrıca dikkatle izliyorum. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim” diyerek takdirini ifade etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’dan cephelere gittiği zamanlarda Atatürk, annesi Zübeyde Hanım ile kızkardeşi Makbule’yi emin olmaları için Beşiktaş kulübü yöneticilerine emanet ederdi. Bu detay, onun Beşiktaş camiasına duyduğu güven ve yakınlığı gösterir.
Fenerbahçe Spor Kulübü
Mustafa Kemal’in doğrudan ziyaret ettiği ilk futbol kulübü Fenerbahçe olmuştur. Dünya Savaşı’nın son yılında, Mondros Mütarekesi öncesinde İstanbul işgal altındayken, 3 Mayıs 1918 tarihinde Anafartalar Kahramanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa, Kadıköy’deki Fenerbahçe Kulübü’nün Kuşdili lokalini ziyaret etti. Kulüp yöneticileri O’nu büyük bir heyecanla karşıladı ve kulübün hatıra (şeref) defterini imzalaması rica edildi. Mustafa Kemal, deftere Fenerbahçe’nin o güne dek yaptığı hizmet ve başarıları överek şu notu düştü:
“Fenerbahçe Spor Kulübü’nün her tarafta beğenilip değer verilen, ortaya çıkmış eser ve çalışmalarını duymuş ve bu kulübü ziyaret edip bu işte emeği, yardımı olanları kutlamayı görev bilmiştim… Takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle övünüyorum.”
Bu ifadeler, Atatürk’ün Fenerbahçe’yi o dönemde İstanbul gençliği ve spor camiası için bir başarı sembolü olarak gördüğünü ortaya koyar.
Galatasaray Spor Kulübü
Atatürk’ün Galatasaray camiasıyla ilişkisi, kulübün köklü eğitim kurumu olan Galatasaray Lisesi (Mekteb-i Sultani) vasıtasıyla şekillenmiştir. 1914 yılında görevi gereği izci örgütlerini denetleyen Miralay (Albay) Mustafa Kemal, Türkiye’de ilk kurulan izci teşkilatı olan Galatasaray Lisesi keşşaflarının (izcilerinin) müfettişliğini yapmıştır. Yine Birinci Dünya Savaşı yıllarında, 21 Nisan 1914’te İstanbul’da düzenlenen Galatasaray – Romanya futbol maçını izleyerek bir Türk takımının yabancılara karşı mücadelesine tanıklık etmiştir. Bu, Atatürk’ün izlediği ilk ve belki de tek resmi futbol maçı olarak tarihe geçer.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Atatürk’ün Galatasaray Kulübü ile doğrudan teması özellikle 1928 ve 1930’lu yıllarda yoğunlaşır. 3 Ağustos 1928’de Galatasaray, Fenerbahçe’yi yenerek Gazi Büstü adı verilen özel bir kupayı kazanmıştı. Dönemin Galatasaray Başkanı Necmeddin Sadak, bu zafer haberini Atatürk’e iletince, Gazi Mustafa Kemal 4 Eylül 1928’de Sadak’a bir mektup göndererek Galatasaray kulübüne teşekkür etmiş ve takımı kutlamıştır.
Atatürk Bir Takım Taraftarı mıydı?
Tarihsel belgeler, dönem gazeteleri ve anılar ışığında değerlendirildiğinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirli bir futbol takımını diğerlerinin önüne koyan bir taraftar olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. O, sporu ve sporcuları takım ayrımı yapmadan seven, başarıyı alkışlayan, başarısızlık durumunda yol gösteren bir liderdi. “Ben hiçbir takımı tutmam, hepinizi çok severim” diyerek tüm kulüpleri kucakladığını ifade etmiştir.
Kaynaklar:
- Atatürk’ün kulüplerin şeref defterlerine kendi el yazısıyla düştüğü notlar.
- Dönemin gazetelerinde yer alan haberler.
- Atatürk’ün kaleme aldığı mektuplar.
- Yakın çalışma arkadaşlarının anıları ve kulüplerin resmi tarihçeleri.
- Afet İnan ve Ruşen Eşref Ünaydın gibi tarihçilerin aktarımları.