Enkaz sandığımızdan…
Deprem bölgesinin dışında kalanlar 6 Şubat sabahına büyüklüğünü halen anlayamadıkları kötü bir haberle uyandılar. Depremin acı tecrübeleriyle dolu tarihimize bakacak olursak tablo sandığımızdan çok daha kötü olabilir.
*
Bu yazı kaleme alındığında olayın üzerinden henüz 24 saat geçmişti. Deprem bilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan’a göre bu saatten sonra enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerin en fazla yüzde 5’i kurtarılabilir. Yani, birkaç gün sonra manşetlere taşınacak tek tük “mucize” haberinin haricinde, haberin büyüğü şu anda can vermeye devam eden onlarca, yüzlerce, -söylemeye dilimiz varmıyor ama- belki de binlerce insanla alakalı…
*
Enkazın sandığımızdan çok daha büyük olduğunu 7 Şubat sabahı gün aydınlandığında, henüz ulaşılamamış kasabalara, mahallelere, köylere girildiğinde daha iyi anlayacağız. Ve bu enkaz sonrası yaraları sarmak sandığımızdan çok daha uzun sürecek.
*
Lafı eğip bükmeye gerek yok. Bu enkazın neden bu kadar büyük olduğunu hepimiz biliyoruz. Çeyrek asırdan bu yana çarçur edilen deprem vergilerinin nereye gittiğini tahmin edebiliyoruz. Kentsel dönüşüm adı altında yapılması gerekenlerin rantsal dönüşüme, rant olmayan yerlerde ise dönüşümün esamisinin bile okunmadığına hep birlikte şahit oluyoruz.
*
Tüm dış kredileri, öz kaynakları, türlü gelirleri betona yatırılan bir ülkenin köylü kurnazı müteahhitlerin eline bırakıldığında ilk sarsıntının ardından felç olacağını yıllardır dile getiriyoruz. Yine o müteahhitlerin silinen milyarlık vergi borçlarıyla, yaptıkları vurgunlarla, siyasilere verdikleri komisyon haberleriyle yıllarımızı tüketiyoruz.
*
Depreme karşı tedbir alınmaması siyasi bir tercihtir. Bu siyasi tercih ülkenin kaynaklarını yıkılmayan binalar yapmak için kullanmak yerine, yoksulluk sarmalına sokulan bir halka sadaka dağıtarak kendi iktidarını yıkılmaz hale getirmek isteyen hükümetlerin güle isteye seçtiği bir tercihtir.
*
Türkiye tam üç ay sonra bu tercihi oylayacak. 20 yıllık tercihin sonunda altında kalınan enkazın büyüklüğü ve ekonomik veriler, hepimizin en az yarı yarıya fakirleştiğini gösteriyor. “Enkaz devraldık” sözü bu ülkede her iktidar değişikliği sonrası dillere pelesenk olan bir deyimdir. Bu defa iktidarı devralacak olanlar, deyim olmanın ötesinde trajediye varan somut bir enkazla da karşı karşıya kalmış olacak. Zira, üç ay içinde halen bazı binaların enkazı bile henüz tam kaldırılamamış olacak.
*
Altında kaldığımız enkaz sadece beton olsaydı, işimiz kolaydı. Sosyolojiden ekonomiye, kültürel gelişmişlikten sürdürülebilir bir yaşama kadar sandığımızdan çok daha büyük bir enkazın altındayız. Unutmayın, önümüzdeki seçim enkazın altında can vermekle, enkazın altından yaralı da olsa çıkabilmek için yapılacak. Sandık ya halkın üzerine çöken bir yuva olacak; ya da sandıktan zor bela çıkılınca enkaz altında kalan bu yalnız ve güzel ülke baştan sona küllerinden yeniden kurulacak.
*
Kısacası;
Enkaz sandığımızdan çok daha büyük bir siyaset oyunundaki o seçim sandığının içinde duruyor.
Enkaz sandığımızdan çok daha büyük…
Enkaz sandığımızdan…
Enkaz…