Cehalet her yerde, Yanardağ gelecekte!
Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ tutuklanalı bir hafta oldu. Yanardağ’ın tutukluluğuna gerekçe olarak “terör örgütü PKK ve Öcalan’ı övmek ve bu yolla propagandasını yapmak” gösteriliyor.
*
Yanardağ verdiği ifadede böyle bir amacının olmadığını, bir saate yakın yorumundan bazı bölümlerin cımbızlanarak alındığını ve bağlamından koparılarak servis edildiğini söyledi. Kişinin beyanının esas olması bir yana, Merdan Yanardağ’ın konuşmasının tamamını izleyen biri de durumun böyle olduğunu görecektir.
*
Kaldı ki, 12 Eylül zindanlarından geçerek bugünlere gelmiş olan Yanardağ, eğer böyle bir görüşü olmuş olsaydı bunu bangır bangır söylerdi; zindana atarak falan da kimse susturamazdı. Yanardağ, söylediği sözün arkasında tüfeğin demiri gibi dimdik duracak bir insandır. Ama bahsedildiği gibi bir görüşü yok. Böyle bir görüşünün olmadığını anlatmak için daha ne demeli? Kime anlatır gibi anlatalım?
En baştan alalım…
Merdan Yanardağ sosyalizmi savunan bir dünya görüşüne sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin çok kıymetli olduğunu savunur. Cumhuriyet’in değerlerinden ödün verilmeden “Sol-Kemalist” tarihsel atılım sürecinin sosyalizmle taçlanması gerektiğini düşünür. Yani, 68 kuşağı ile hızlanan Türkiye devrimci hareketinin genel karakteristiğini en yalın haliyle sahiplenir.
*
60’ların başından itibaren ülkemizde filizlenmeye başlayan sol, 70’lerin sonuna doğru çok fazla güçlenerek geniş halk kesimlerini peşine katabilmeyi başardı. Yükselen bu devrimci dinamik 12 Eylül Darbesi marifetiyle ezilirken, ortaya başka dinamikler çıktı/çıkartıldı. Bunlardan biri Siyasal İslamcı öbekler, bir diğeri liberal ekonomik odaklar ve bir başkası ise tek adam yönetimine giren Kürt hareketiydi.
*
Siyasi pozisyonu gereği ilk ikisi ile zaten taban tabana zıt olan Yanardağ, üçüncüsüne de şiddetli bir eleştiri getirebilecek nadide aydınlardan biridir. Zaten son yirmi yıl içindeki tartışmalarda da duruşu bellidir. Bırakın Kürt meselesinde PKK-İmralı-Kandil hattı ile en ufak bir yakınlığı, HDP ve hatta Emek ve Özgürlük İttifakı ile de herhangi organik bir bağ kurmaktan uzaktır. Bu yüzden Kürt hareketine emperyalizmle bağımlılık ilişkisi eleştirisi getiren Sosyalist Güçbirliği tarafında yer almıştır. Ve hatta kuruluş sürecinde bu cephenin bizzat imzacısı olmuştur. Hatta şu da iddia edilebilir ki BirGün gazetesinde yazması da bu bilinçli tercihin ürünüdür.
*
Kısacası… 2019 yerel seçim sürecinde “Kürtler, Apo’nun mektubunu neden dinlemiyor?” diye kürsüde tepinerek veryansın eden Devlet Bahçeli’den bile Apo yanlısı biri çıkartabilmek daha kolay olabilir.
Türkiye sağının hal-i pür-melali!
“Apo içeride filozof oldu” sözünü cımbızlayarak vermek, bu algıyı yedirmek istediğiniz kitleyi düpedüz geri zekâlı yerine koymaktan başka bir şey değildir. Evet, hitap edilen kitle de buna gayet müsaittir. Ancak en acınası durum, bu algı operasyonunu yapan Türkiye sağının en pejmürde kesiminin bilgi birikimi ve zekâsının yerlerde sürünüyor oluşudur. Türkiye sağı birikimsizdir, sığdır ve cahildir. En ufak bir “kominiz” yaftasını şak diye Apo ile yapıştırabileceğini zannedecek kadar et beyinli bir seviyede olan Türkiye sağından daha zekice bir kara propaganda beklemek de zaten normal insan beynine hakaret olurdu.
*
Merdan Yanardağ ile aynı dünya görüşünü savunan bu satırların yazarı, 12 Eylül marifetiyle ortaya çıkan bu üç akımdan biri olan Özalizm ile ilgili şunları yazsa:
“Özal, 12 Eylül’ün ardından 24 Ocak kararlarını kusursuzca uygulamak için biçilmiş kaftandı. ‘Benim memurum işini bilir’ diyerek kamuda çalışan ‘yetenekli’ kişilerin zengin olmasını sağladı. İhracatımızın hayallerimizin sınırlarını zorlayarak yükselmesini sağladı. Hayat pahalılığı, enflasyon, zam gibi kavramlar insanların alım gücünü zorlasa da ülkemize ithal elektronik ürünler girmişti. Ve ‘işini bilenler’ artık bu lükse erişebilirdi.”
Bu sözlerde Özal övgüsü olduğunu zanneden birinin hayatında beş tane kitap okumadığını veya IQ seviyesinin yerlerde süründüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz; değil mi? Yanardağ’ın konuşması da yukarıdaki metinde olduğu gibidir. İroni içermektedir. Hatta konuşmanın geneli Apo eksenli bile değil, AKP’nin Kürt hareketi ile olan inişli-çıkışlı öyküsünü anlatmaktadır.
*
Yukarıdakileri anlatmak bile yakın tarihe, sosyolojiye ve dilbilimine kabaca hâkim olan biri için ne kadar yorucu; değil mi? Peki, bu çarpıtma, bu kara propaganda cahiller tarafından değil de meseleyi gayet iyi bilen merkezler tarafından yapılıyorsa? “Yanlış ata oynuyorlar” derim. Kartların yeniden karıldığı bu devirde, aniden Sibel Can’ın billur sesi kulaklarınızda yankılanmaya başlayabilir. Kimsenin sultan, şah veya padişah olmadığını idrak etmesi için elverişli bir zaman dilimine doğru ilerlediğimiz kanaati giderek güçleniyor.
*
Sömüre sömüre bomboş bıraktığınız; eğitimsizlikten, kültürsüzlükten ve hatta proteinsizlikten iyiden iyiye salaklaştırdığınız insanları bugün böyle ucuz hamasi operasyonlarla kandırdığınızı düşünebilirsiniz. Yanardağ bu operasyonların feriştahına maruz kalmış ve hepsinden alnının akıyla çıkmış devrimci bir aydındır. Sahi, ona daha önce bu operasyonları çekenler şimdi neredeler?
*
Yeriniz, orası olacaktır.
————————————————–
Not: Bu yazıyı Yanardağ’ın da okuması çok iyi olurdu. Sadece bu yazıyı değil, binlerce insanın görüşlerini okuyabilmesi için Merdan Yanardağ’ın posta adresinin aralıksız Tele 1 ekranında tutulmasını ve bunun insanlarla iletişim bağı oluşturacak bir mektup kampanyaya dönüştürülmesini öneriyoruz: “Yerimiz, gelecektir!”