Dolar 34,2714
Euro 37,4959
Altın 2.928,60
BİST 8.876,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 21°C
Çok Bulutlu
Tekirdağ
21°C
Çok Bulutlu
Paz 22°C
Pts 23°C
Sal 21°C
Çar 18°C

Sıla derdine düşünce…

13 Eylül 2024 10:33
289

Trakya Politik, bu hafta yayın hayatına başladığı günden beri en fazla okunma oranına ulaştı. Üç gün önce yapılan haberde Malkara’daki bir bebeğin uğradığı eziyeti haber olarak kayda geçtik. Haberimiz doğruydu. Kaynaklarımız sağlamdı. Ve meseleyi, hayatını çocuk istismarıyla mücadeleye hayatını adamış insanlar üzerinden doğrulatarak ilerledik.

*

Olayın ülke gündeminde yankı bulmasıyla birlikte cinsel istismar olmadığı, bebeğin komşuda koltuktan düştüğü gibi insan zekâsıyla alay eden bir takım söylemler ortada dolaşmaya başladı. Hatta haber hakkında karartmaya kadar gidecek bir sürecin başlayacağı dillendirilmeye başlanmıştı ki kamuoyu tepkisi üzerine bu hamleden vazgeçildi.

*

Haberimizin arkasında durduk. Bebeğin tedavisi devam ediyor gibi ilginç açıklamalar yapılırken, bebeğin beyin ölümünün gerçekleştiğini, yani esasen fiziksel olarak artık yaşamdan koptuğu gerçeğini biliyorduk. Hatta Sıla bebek yaşamını tamamın yitirdikten sonra da, hayır ölmedi entübe halde uyutuluyor gibi açıklamalar geldi.

*

Türkiye’yi sarsan Narin olayının ardından bu haberin ortaya çıkması kimleri rahatsız etti? Yürek parçalayan Narin olayında bir takım tarikat/siyaset/ticaret üçgeni olduğu gerçeği kuşkusuz birilerini rahatsız etmiş olabilir. Ancak pavyona düşmüş bir anne, onun yeni kocası ve sapkınlığa bulaşmış iki tuhaf oğlanın berbat hallerinin ortaya dökülmesi kimi bu kadar rahatsız eder?

*

Türkiye bu soruların yanıtını bulamadığı sürece sosyal, kültürel, ekonomik alanda asla düze çıkamayacaktır. Her şeyi iyiymiş gibi gösteren, pembe tablolar çizen, adeta bir karabasana dönüşen bu toplumsal yaşantıyı görmezden gelen bir zihniyet bu ülkeyi uçurumun kenarına sürükler. Trakya Politik, işte bu üç maymundan sıyrılmak için yayın hayatına başlamıştı. Öyle de devam edecek.

*

Her türlü çarpıtmanın, perdelemenin, uyutmanın, görmezden gelmenin ve her yeni gün sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi davranarak mevcut durumu sürdürmenin sonuna geldik. Çünkü bugün gelinen süreçte insanların tatlı canlarından başka kaybedecekleri bir şey kalmamıştır. Çünkü toplum içerisinde günden güne yayılan sonsuz umursamazlık hali, öz evlat olan bebeklerin bile işkence gördüğü hallere dönüşüyor.

 *

Vicdanların yılda bir kere bir kadın cinayetine tepki verme ile veya bir çocuk tecavüzüne sosyal medyada karşı çıkmayla rahatlayabildiği bir süreçten geçiyoruz. Oysa toplumsal cinnet haline dönüşmüş bu örgütlü kötülüğün sosyolojik nedenleri haber arşivine bakınca çok net biçimde anlaşılıyor:

  • Taksim’e çıkmak isteyen kadınlara öldüresiye dayak!
  • Bakan, Ensar Vakfı’ndaki cinsel istismar hakkında konuştu: “Bir kereden bir şey olmaz.”
  • 8 yaşındaki kız çocuğuna gelinlik giydirip, evlendirmişler!

Yukarıdaki manşetler bir toplumun ne kadar çürüyebileceğinin en somut kanıtıdır. Her gün, her yerde mücadele etmedikçe, kafası Orta Çağ’da kalmış güruhu hayatın her alanında deşifre etmedikçe bu karabasandan kurtulmamız mümkün değildir.

*

Topluma neden “bayan” değil “kadın” dememiz gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz on yıllardan beri… Peki, cinsel istismara uğramış bir bebeğe neden “mağdure” denilmemesi gerektiğini öğretebilir miyiz acaba? Esasen bütün sorunların kaynağının yüzyıllardan beri süregelen bu genetik kodlarda olduğunu günün birinde gerçekten anlatabilecek miyiz? Tarih bunu kayda geçecek mi?

*

Gazeteci çağının tanığıdır. Kendini gazeteci olarak gören kişi susmaz. Eyleme ve kayda geçer. Gazeteci cellat hissizliğiyle değil, cerrah titizliğiyle konuyu ele alır. Trakya Politik işte bu çizginin temsilcisi olanların ardılıdır. Bu yüzden haberi gördüğümüz yerde tanıklığını yapmaya ve üzerine bir sis perdesi örtülmesine sonuna kadar karşı çıkmaya devam edeceğiz. Bir daha Sıla derdine düşmemek için!

*

Bir daha Sıla derdine düşmemek için yapılması gereken tek şey gericiliğe, lümpenliğe, faşizme ve çürümeye karşı derin uykusunda uyumakta olan kitleleri uyandırmaktan geçiyor.

Dogmalara karşı bilimi savunmak.

Gericiliğe karşı ilerici olmak.

Hırsızlık düzenine karşı haram lokma yememek.

Lümpenliğe karşı doğru ve düzgün bir insan olmak.

Bu temel değerlerde ortaklaşamayacaksak, nerede ortaklaşacağız?

*

Ve elbette tüm bunların üstünü örten “sıradan faşizme” karşı olmayacaksak, neye karşı olacağız?

Bu ülke şair, ideolog, düşünce adamı falan diye yutturulmaya çalışılan yüreği kararmış, beyni pas tutmuş pusucu insanların değil; aşağıdaki şiiri tarihe not düşme yeteneği gösterenlerin, o şiiri besteleyenlerin ülkesi olduğu zaman tam anlamıyla kurtulmuş olacaktır:

TÜRK-YUNAN ŞİİRİ

sıla derdine düşünce anlarsın

yunanlıyla kardeş olduğunu

bir rum şarkısı duyunca gör

gurbet elde istanbul çocuğunu

türkçenin ferah gönlünce küfretmişiz

olmuşuz kanlı bıçaklı

yine de bir sevgidir içimizde

böyle barış günlerinde saklı

bir soyun kanı olmasın varsın

damarlarımızda akan kan

içimizde şu deli rüzgâr

bir havadan

Bu yağmurla cömert

bu güneşle sıcak

gönlümüzden bahar dolusu kopan

iyilikler kucak kucak

bu sudan bu tattandır ikimizde de günah

bütün içkiler gibi zararı kadar leziz

bir iklimin meyvasından sızdırılmış

bir içkidir kötülüklerimiz

aramızda bir mavi büyü

bir sıcak deniz

kıyılarında birbirinden güzel

iki milletiz

bizimle dirilecek bir gün

Ege’nin altın çağı

yanıp yarının ateşinden

eskinin ocağı

önce bir kahkaha çalınır kulağına

sonra rum şiveli türkçeler

o Boğaz’dan söz eder

sen rakıyı hatırlarsın

Yunanlıyla kardeş olduğunu

Sıla derdine düşünce anlarsın

Bülent Ecevit, Londra, 1947

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Trakya Haber